Skip to main content

Sınav Kaygısı: Bir Tehdit Değil, İçsel Bir Mesaj

Sınavlar yaklaşırken birçok çocuk ve ergenin iç dünyasında fırtınalar kopar. Kalp çarpıntısı, mide bulantısı, uykusuzluk… Bunlar yalnızca sınav öncesinde değil, sınavdan çok önce başlayan ve sınav sonrasında bile sürebilen kaygı belirtileri olabilir. Peki, bu sınav kaygısı nereden gelir, neden bazı çocuklar bu durumla daha çok boğuşurken bazıları daha rahat görünür?

Bu sorulara yanıt ararken, sınav kaygısını yalnızca “sınav başarısına engel olan bir sorun” olarak görmek yerine, çocuğun iç dünyasından gelen bir mesaj olarak okumayı denemeliyiz.

Sınav Kaygısı Nedir ve Neden Olur?

Sınav kaygısı, bireyin sınav sırasında ya da sınavı düşündüğünde yaşadığı yoğun stres, korku ve endişe halidir. Bu durum sadece “başarılı olamama” korkusuyla değil, çoğu zaman daha derin duygusal ihtiyaçlarla bağlantılıdır: Onaylanma arzusu, değersizlik hissi, mükemmel olma baskısı ya da hayal kırıklığına uğratmaktan korkma gibi.

Çocuk ve ergenlerde bu kaygı, aile tutumları, öğretmen beklentileri, akran baskısı ve bireysel kişilik özellikleriyle şekillenir. Bazı çocuklar, küçük yaşlardan itibaren “başarılı olursam değerliyim” inancını içselleştirir. Bu şematik düşünceler, sınav gibi performans ölçen ortamlarda tetiklenir ve yoğun kaygıya neden olabilir.

Kaygı Her Zaman Kötü müdür?

Hayır. Aslında kaygı, bizi tehlikelere karşı uyaran, hazırlıklı olmamızı sağlayan bir sistemdir. Ancak bu sistem aşırı çalıştığında; yani beyin, sınavı gerçek bir tehdit gibi algılamaya başladığında, kaygı işlevselliğimizi bozmaya başlar. Düşünceler karışır, bilgiye ulaşmak zorlaşır, fiziksel belirtiler dikkat dağıtır ve performans düşer. Yani “kaygı düzeyi” yükseldikçe başarı değil, başarısızlık ihtimali artar.

Ebeveynler ve Eğitimciler Ne Yapabilir?

Sınav kaygısıyla baş eden bir çocuğa yaklaşırken en önemli şey, onun yaşadığı duygunun gerçek olduğunu kabul etmektir. “Abartıyorsun” ya da “Bu kadar büyütülecek bir şey yok” gibi ifadeler, çocuğun duygularını bastırmasına yol açar. Oysa çocukların en çok ihtiyaç duyduğu şey, anlaşıldıklarını hissetmektir.

Sınav sürecine yaklaşımınızda şunlara dikkat etmek, çocuğunuzun kaygısıyla daha sağlıklı baş etmesine yardımcı olabilir:

  • Sınavın yalnızca bir ölçüm aracı olduğunu hatırlatın, kişiliğini veya değerini belirleyen bir şey olmadığını vurgulayın.

  • Başarıya değil, çabaya ve süreçteki gelişime odaklanın.

  • Kendi kaygınızı çocuğunuza yansıtmamaya çalışın. Onların güçlü yönlerini sık sık dile getirin.

  • Kaygılandığında onunla konuşmak için zaman ayırın, onu susturmaya değil anlamaya çalışın.

Çocuklar Kaygılarıyla Nasıl Baş Edebilir?

Kaygıdan tamamen kurtulmak değil, onunla sağlıklı bir ilişki kurmak amaç olmalıdır. Bilişsel davranışçı terapi, sınav kaygısında oldukça etkili bir yöntemdir. Bu yaklaşımda, çocuğun otomatik olumsuz düşüncelerini tanıması ve onları yeniden yapılandırması hedeflenir. “Yapamazsam mahvolurum” gibi düşünceler yerine, “Elimden geleni yapacağım ve bu yeterli” gibi daha işlevsel inançlar geliştirilebilir.

Ayrıca nefes egzersizleri, gevşeme teknikleri, sınav provası çalışmaları gibi pratik uygulamalar da kaygı yönetiminde oldukça etkilidir. Bu noktada çözüm odaklı terapi yaklaşımları çocuğun kendi güçlü yönlerini fark etmesine ve daha kısa sürede çözüm yolları üretmesine destek olabilir.

Son Söz: Kaygı Bir Duygu, Düşman Değil

Sınav kaygısını bir tehdit değil, bir içsel sinyal olarak görebilirsek, onunla mücadele etmek yerine onunla konuşmayı öğrenebiliriz. Bazen bu kaygı, “yeterince hazır değilim”, bazen de “sevilmek için başarmalıyım” mesajını taşır. Bu mesajları görmek, çocukların hem akademik hem de duygusal gelişimleri için bir fırsata dönüşebilir.