Skip to main content

“Her şey yolunda ama bir şey olacakmış gibi hissediyor…”
“Okula gitmek istemiyor, karnı ağrıyor diyor ama doktora götürünce bir şey çıkmıyor…”
“Çok endişeli, ama nedenini kendisi de bilmiyor…”

Eğer çocuğunuzun bu türden davranışlarını fark ettiyseniz, altında yatan duyguların adı anksiyete olabilir. Kaygı, aslında hepimizin hayatta kalma mekanizmasıdır. Ancak bu mekanizma çocukta sürekli “tehlike varmış” gibi çalışıyorsa, o zaman günlük yaşamı zorlaştıran bir hale gelebilir.

Anksiyete Bozukluğu Nedir?

Anksiyete bozuklukları, çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine göre aşırı, sürekli ve işlevselliğini etkileyen kaygılaryaşamasıyla tanımlanır. Bu kaygılar dışarıdan “abartılı” gibi görünse de, çocuk için gerçek ve yoğun bir içsel yaşantıdır.

DSM-5-TR’ye göre çocuk ve ergenlerde en sık karşılaşılan anksiyete bozuklukları şunlardır:

  • Ayrılma Anksiyetesi: Ebeveynden ya da güvendiği kişiden ayrılmaya karşı yoğun kaygı

  • Genelleşmiş Anksiyete Bozukluğu: Pek çok konuda aşırı endişe (başarı, sağlığı, ailesi, arkadaşları vs.)

  • Sosyal Anksiyete: Başkaları tarafından değerlendirilme korkusu; konuşma, sunum yapma, kalabalığa karışma gibi durumlarda yoğun utanma ya da geri çekilme

  • Fobiler: Belirli nesne veya durumlara karşı aşırı ve mantık dışı korkular

  • Panik Bozukluk: Aniden başlayan yoğun korku nöbetleri; çarpıntı, nefes darlığı, bayılma hissi

Çocuklarda Anksiyete Her Zaman Görüldüğü Gibi Değildir

Kaygı yaşayan bir çocuk, duygularını doğrudan ifade edemeyebilir. Bunun yerine şu yollarla sinyal verebilir:

  • Sürekli fiziksel yakınmalar: mide bulantısı, baş ağrısı, halsizlik

  • Okula gitmek istememe, sınavlardan kaçınma

  • Uykuya dalmakta ya da yalnız kalmakta zorlanma

  • Mükemmeliyetçilik ve aşırı kontrol ihtiyacı

  • Öfke patlamaları ya da içe kapanma

Bazı çocuklar duygularını bastırır, bazıları ise yoğun bir şekilde dışa vurur. Anksiyete, çoğu zaman “sadece çok hassas” ya da “biraz fazla utangaç” gibi etiketlerle gözden kaçabilir.

Neden Erken Fark Etmek Önemlidir?

Çocukluk döneminde tanınmayan ve desteklenmeyen kaygılar, zamanla çocuğun iç dünyasında büyüyebilir. Akademik başarı, arkadaş ilişkileri, benlik saygısı ve hatta fiziksel sağlık bile bu süreçten etkilenebilir.

Yapılan çalışmalar gösteriyor ki, erken yaşta yaşanan yoğun kaygılar; ergenlik ve yetişkinlik döneminde anksiyete bozukluğu, depresyon ve somatizasyon riski ile ilişkilidir (Creswell et al., 2023). Ama sevindirici haber şu: Anksiyete duygusu öğrenilebilir ve düzenlenebilir bir duygudur. Yeter ki fark edilsin ve doğru yaklaşım sergilensin.

Ebeveynler Ne Yapabilir?

Her şeyden önce:
Anksiyeteyi görmezden gelmek değil, anlamaya çalışmak şefkatli bir ilk adımdır.

  • “Abartıyorsun” yerine “Anladım, senin için gerçekten zor” demeyi deneyin.

  • Güvenli ama sınırları belli bir ortam yaratın. “Sonsuz rahatlık” değil, “tutarlı destek” kaygıyı yatıştırır.

  • Onun adına çözüm bulmak yerine, “ne işe yarar bir fikir olabilir?” diye birlikte düşünmeyi deneyin.

  • Ve belki en önemlisi: kendi kaygılarınızın da farkında olun. Kaygı bulaşıcıdır, ama sakinlik de öyledir.

Son Söz: Kaygı, Sevgiyle Düzenlenebilir

Kaygı bir düşman değil, sadece çocuğun içinden gelen bir sinyaldir: “Burada bana yardımcı olacak biri var mı?”
Ve evet, çocuğunuzun yanında duygularını taşıyabilecek biri varsa, o sinyal zamanla azalır.

Eğer çocuğunuzun kaygıları yaşamını etkiliyorsa,  uzman desteği, çocukların duygularını tanımasına, ifade etmesine ve düzenlemesine yardımcı olabilir.